Pazarlama ve Satış Eğitimlerinin Rekabet Yoğun İş Dünyası Açısından Önemi
Dünya genelinde 1960’lar üreticilerin az olduğu, müşterilerin sadece belli markalara ulaşabildiği yıllardı. 1970’lerde daha düşük maliyetli bir üretim yaklaşımı ile sayıları artmaya başlayan üreticiler arasında yumuşak bir rekabet başladı. 1980’lere gelindiğinde ise, toplam kalite kavramı öne çıktı. 1990’ların başında ise, müşterilerin ve müşteri ilişkilerinin esas önemli unsur olduğu iş dünyası tarafından anlaşıldı. Yaklaşık 40 senelik bir süreyi kapsayan bu yönetim yaklaşımsal dönüşüm, firmalarda neredeyse her 10 senede bir farklı departmanların öne çıkmasına neden oldu. 60’lar ve 70’lerde üretim ön planda, pazarlama ve kapsayanı olduğu satış arka planda idi. Rekabetin çok yoğun olmadığı bu yıllarda üretici az olduğu için firmalar ürettiklerini yüksek fiyattan rahatça satabiliyorlardı. 80’lerde üretim, önem sırasını toplam kaliteye devretti, bu süreçte de yine pazarlama ve satış hak ettiği yerde değildi. Esas büyük dönüşüm, 1980’lerin sonunda ortaya atılan müşteri odaklı yaklaşımın 1990’ların başında öneminin idrak edilmesi ve şirketler için ön plana çıkması ile başladı. Dünya genelinde artık eskisi gibi sakin ve rahat bir ticaret ortamı yoktu, çünkü oyuncu sayısı ciddi bir şekilde artmış ve yoğun bir rekabet sürecine girilmişti. Bu yarışta hiç kuşkusuz, firmaların esas güç kaynağı pazarlama yapılanmaları oldu. Bu yapılanma, satış yönetimi, marka yönetimi, ürün yönetimi, müşteri ilişkileri yönetimi, iş geliştirme, kurumsal iletişim gibi birbiriyle iç içe birçok çalışma alanını içine almaktaydı. Bu süreçte, güçlü rekabet edebilmenin ana şartı, pazarlama ve satış başta olmak üzere bilgili ve bilinçli kadroları oluşturup onların mesleki bilgilerini her daim güncel tutmaktan geçer oldu. Fark yaratıp başarıyı yakalayan firmalar, çalışanlarının eğitimlerine yatırım yapan firmalar oldu. 1990’ların çok ama çok öncesinden bu gerçeği idrak eden P&G firması, 1931 yılında dünyada bir ilk yaparak pazarlama odaklı yaklaşımla marka yönetimi kavramını organizasyon yapısına dahil etmiş, çalışanlarına daha o yıllarda gerekli eğitimleri vermiş ve 1990’larda haklı olarak global bir firma haline gelmişti. Şurası bir gerçek ki, günümüz iş dünyasında hala birçok insan akademik bilgi ve yaklaşımdan uzak bir şekilde işlerini yapmaya çalışıyorlar ve belli bir noktada tıkanıyorlar. Oysaki günümüz iş dünyasında akademik bilgi ve profesyonel deneyim ikilisini bir araya getirebilen firmalar başarıyı elde edebiliyor. Bu bağlamda, sadece firma kültürüne uyum sağlayabilecek ve/veya iyi okullardan mezun kişileri istihdam etmek yeterli olmuyor, yoğun rekabet ortamında şirketler çalışanlarının özellikle modern pazarlama, satış ve müşteri ilişkileri bilgilerini her daim taze ve güncel tutmalıdır ki, başarıyı elde etsinler, elde ettikleri başarıyı sürekli kılsınlar. Evet, yönetim gurusu Peter Drucker’ın dediği gibi, ‘Dünya artık emek yoğun, malzeme yoğun, enerji yoğun değildir, bilgi yoğun olmaktır’.