Türkiye’de Halkla İlişkiler Ne Anlama Gelmektedir?
Aslında bir mesleğe verilen değer o mesleğe verdiğin önem ile oldukça doğru orantılı. Örneğin, hiç bir avukattan, savcıdan ya da doktordan bizim iş oldukça çok kolay herkes tarafından yapılabilir bir meslek lafını duyamazsınız. Hem yaptıkları işin zorluğundan bunun yanında işlerine verdikleri değerden , verdikleri önemden kaynaklıdır. Ama bir medya sektöründe çalışan birinden aynı lafı asla duyamazsınız…
“Ya sizin yaptığınız işler oldukça çok zevkli bende yapabilir miyim acaba” diye soran birine “Aman sende ne olacak ki ben yapıyorum bunu sen de kolaylıkla yaparsın” dersen bırak mesleğine, önce sana saygı duyan birini bulamazsın. Son 15 senedir aslında iletişim sektörünün tam olarak yaptığı bu iş !
Her gün, her zaman , her an kendi yaptığımız bu işi aşağılayarak, aşağa doğru çekerek, bayağılaştırarak yerlere oldukça düşürdük. Bir de devlet bir ucundan medya işlerine el atınca tamamen kolay başka bir şeye dönüştü. Bu düşünceye nereden ve nasıl vardığımı merak ediyorsunuz sanırsam . Anlatayım!
Bu sektör alanında çalışan, emek veren Erdal Edoğdu’nun yazmış olduğu blogunda, “Halkın Gözünden Halkla İlişkiler Mesleği” diye bir yazı paylaşmış. Tam da benim düşündüklerimin birebir aynısını halkın gözünde yansımasına neden olmuş.
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri atölye dersi için “sizce Halkla İlişkiler mesleği nedir?” diye halka sormuş. Ve bu sorulan soruya karşılık verilen cevaplar bir mesleğin önce bu işi yapan meslektaşlarımız tarafından sonra da bu işe el atan devlet tarafından nasıl bir şekilde yıpratıldığının bir cevabı olmuş.
Yine Vikipedinin anlattığından yola çıkarak soruyorum. Bizlerin Halkla İlişkiler, yani yabancıların Public Relations dediği bu iş nedir aslında?
Bir işletmenin, kurumun ya da örgütün iletişime geçtiği ya da iletişim kurabileceği kimselerin anlayışlı , sempati göstererek ve desteğini elde etmek ve bunu yapılan davranışları devam ettirmek için yaptığı sürekli ve örgütlenmiş bir yönetim fonksiyonudur. Temelinde ikna, retorik, algı kavramları yatmaktadır. Kısa tanımıyla, kurumların kitlelerle iletişim kurmak amacıyla yürüttükleri, pro-aktif ve re-aktif olarak sürdürülebilen, kamu yararı esas alınarak devam ettirilen düzenli faaliyetlerdir. Yani mesleğin başındaki halk tabiri ile gerçek halk dışında şirketler, örgütler, STK’lar, devlet vb. gibi kurumlar da giriyor! Peki bunun ne kadarını devlet kurumları ve özel sektör biliyor?